CAN DOĞAN
Yıllar yıllar önceydi... Televizyonda herkesin "marjinal" diye bildiği tavırları tarif edip edip "O bir radikal!" diye reklam yapan herkesin "Yahu bunlar galiba gizli gizli "marjinal" demek istiyorlar ama niyeyse beceremeyip "radikal" diyorlar" diye alay ettiği adlarının mana ve ehemniyeti hakkında bile kararsız bilgisiz hatta korkak kişilerin çıkardığı Radikal Gazetesi...
...diye başlasak en hafifinden çok ayıp etmiş oluruz... Türkiye'mizin kalbur üstü pek çok gazetecisini yazarını çizerini çatısı altına toplayan "Radikal" hiç bir zaman üç büyükler arasına giremediyse de belli bir kalitenin üzerindeki yapısı ve tavrıyla Türkiye için çok önemli olayların ortaya çıkmasında da öncülük etti...
Esas olarak gazeteler tiyatroya çok benzer... Sözgelimi tiyatro sanatı bir anlamda krallarla soytarıların hikayelerini belli paralelliklerle anlatma sanatıdır... Kralın ceberut hikayesini soytarı renklendirir... Lâkin soytarı amacını ya da haddini aşarsa ensesine şaplağı yer ve en az bir perde ortalarda görünmez...
Gazetelerde de durum pek farklı değildir... Ön sayfalar kralları anlatır... Arka sayfalar da Kraliçeleri... Orta sayfalarda da ilan ve reklamlardan arta kalan yerlerde kıyıya "köşe"ye sıkıştırılmış soytarılıklar vardır...
...yazarsak da doğru olmaz... Çünkü o "köşe"ler mesleğine yıllarını vermiş büyük ustaları ağırlayan yerlerdir ve bizim o "köşe"lerdeki ustaların adını bile anarken ceketimizi ilikleyip ayağa kalkmamız gerekir... Kalkarız da...
Lâkin ayağa kalkmak her zaman saygıdan olmaz... Bazı "köşe"ler ve o "köşe"lerin perişan mağden'leri bizi sinirle de ayağa kaldırabilir...
Türk Dil Kurumu sözlüğünde "mağden" diye bir kelime bulamadığımız için bunu da bir "marjinal-radikal" ikilemine benzetip devam edelim...
Bir maden'in perişan olması ne demektir... TDK'dan başladık madem önce şu kavramları bir yerine koyalım...
Maden is. (ma:den) Ar. Ma'den. 1. jeol. Yer kabuğunun bazı bölgelerinde çeşitli iç ve dış doğal etkenlerle oluşan ekonomik yönden değer taşıyan mineral.
Perişan s. (peri:şan) Far. 1. Dağınık olma durumu dağınız düzensiz karmakarışık. 2. Acınacak durumda olan zavallı.
Yani sözün özü "perişan maden" cevheri tükenmiş içi boş anlamına falan geliyor...
Yukarıda da görüldüğü gibi biz de istersen abuk subuk yazma yeteneğine sahibiz... Ancak Sayın Perihan Mağden Hanımefendi'nin 9 Kasım 2002 tarihli radikal gazetesinde yayınlanan yazısı üzerine yazacağımız satırların abuk subuk olmamasına dikkat göstermek istiyoruz. Çünkü biz tiyatrocular "tek kale maç" yapmayı sevenlerden değilizdir... Belki mesleğimiz icabı işimizi seyircimizden "müşterimizden" 70-80 santimlik bir yükseklikte yaparız ama onlarla birlikte yaparız... Yüz yüzeyizdir... Ve zırvaladığımızda yüzümüz kızarır...
Perihan Mağden Hanımefendi Radikal Gazetesinde işgal ettiği köşesinde mesleğimizi "arkaik" ilan etmiş... Ancak vakt-i zamanında ünlü Romen düşünür Mircea Lucescu'nun da belirttiği gibi "Atlar köpekler istedi diye ölmez." Hanımefendi öyle dedi diye öyle değildir...
Perihan Mağden Hanımefendi 'IN AN AGE LIKE THİS' gibi frenkçe paralarken İngilizce'den bile nasibi olmadığını ortaya koyuyor... Hanımefendi İngilizce'de büyük harflerin üzerine nokta konmaz...
Demek de doğru olmayacak... Perihan Mağden Hanımefendi Radikal Gazetesi'ndeki o köşeyi kapana kadar mutlaka İngilizceyi de yalayıp yutmuştur...
Perihan Mağden Hanımefendi tiyatroya gitmeme sebepleri üzerine yazarken içinde bulunduğu ruh halinden yola çıkarak psikiyatri ilmine de bir katkıda bulunuyor... Kendi hastalığına "Tiyatrofobia" teşhisi koyuyor (kendi deyimiyle "Bu tabir de buradan kamu yararına yaratıklandırılıyor.)... Ne demekse... Lakin bizim "yazar" diye bildiğimiz ya da öyle olduğunu sandığımız en azından öyle istiddah edilmiş Hanımefendi psikiyatrların ilgi alanıyla uğraşacağına okuma yazma üzerine yoğunlaşsa daha iyi olacak... Çünkü uydurduğu bu kelimeyi Frenkçe yazacaksa Theaterofobia" Türkçe yazacaksa "Tiyatrofobi" ya da "Tiyatrofobiya" şeklinde yazmalıydı... İkisi de değil...
Hanımefendi bir yerde de "Sinema orda koç gibi. Hiçbir canlıyı soluk alıp verme mesafene sokmuyor." buyurmuşlar... (Cümle düşüklüğü yazara aittir.) Etmeyin eylemeyin... Nereden çıkardınız koçların hiç bir canlıyı soluk alma mesafelerine sokmadıklarını... Hangi koç güzel bir koyun gördüğünde onu soluk alma mesafesinden uzak tutar ki... Bırakın uzak tutmayı bir koç güzel bir koyun gördüğünde içi cevher dolu bir maden görmüş madenci yaklaşımıyla dalıverir içeriye...
Perihan Mağden Hanımefendi yazısının bir yerinde "Niye yapıyor ki?' gibi oluyorum." buyurmuş... Perihan Mağden Hanımefendinin "Niye yapıyor ki" gibi olduğu o tarihi anı kaçırdığıma çok üzüldüm... Bir ölümlünün "Niye yapıyor ki gibi" olduğu halini hep merak etmişimdir.